Blog
Karadeniz yamaçları hırçın ve diktir. Ekilebilir alanını azlığına rağmen yetişen bitki örtüsü o muhteşem göz alabildiğine yeşilliği ile sakinleşir, dinginleşir. Tıpkı Karadeniz’in insanları gibi.
Uluslararası endemik bitkiler açısından ise barındırdığı bitkileriyle ülkemizin önemli bölgelerinden biridir. Bu özelliği ve insanlarının kendi içlerine dönük yaşantıları nedeni ile pek de konuşulmaz idi.
Ancak son yıllarda artan farkındalık, turizmde çeşitliliğin yerele kazandırdıkları ile bu içe dönük hal özellikle gastronomi açısından daha bir dışa aktarılma çabasına döndü. Samsun’da da bunun en başarılı örneklerinden birini görüyoruz. Bu yıl 3.sü düzenlenen “Ot Yemekleri Festivali” nin en ilgi çekici yanı yarışan Ot Yemekleri’nin bol çeşitliliği idi. Baldıran Ot’undan, Kaldirik’a, Isırgan’dan, Tilkişen’e ne var ne yoksa hepsinin yemeği yapıldı. Dut yaprağından yapılan sarma ise benim favorimdi.
Ancak yarışma jürisinin seçtiği yemek ısırganlı kurabiye oldu. Bu sizi şaşırtmasın. Kurabiye nasıl olur demeyin. Yaratıcı Karadeniz kadını bu hikmetinden sual olunmuyor.
Samsun’ un Ot Yemekleri Festivali’nde gördüğüm ve çok da önemli olduğuna inandığım konuların başında ise şehrin tamamı nerede ise bu iş için çalışıyor. Milletvekilinden, Valisi’ne, Belediye Başkanı’na, sivil toplum örgütlerine kadar herkes rolünü benimsemiş ve şehrin kalkınmasında, markalaşmasında üstlerine düşüne görevlerini yerine getirmişler.
Anadolu bir derya deniz. Keşfe değer, peşinden koşulacak pek çok yemekleri var. Öğrenmemiz gereken, anlatmamız gereken.
Uzun bir yolda ilerliyoruz. Bıkmadan, usanmadan.
Sabriye Kocabalkan